(...) Hasta yatağımdan kalkacak halim yoktu. Karanlık odamda iyileşmeyi bekliyordum. 11 yaşındaki kızım günlerdir başımda bekliyordu. Uykusuzluktan gözlerinin altı mosmor olmuştu. Onun bu halini gördükçe acım daha da artıyordu. Sonunda dayanamadım ve yatması, uyuması için yalvarmaya başladım. Ama beni dinlemeye hiç niyeti yoktu. Onca yalvarışın sonunda derin bir uykuya dalmışım. Gözlerimi açtığımda hala karanlıktı ve kızım hala o yorgun gözleriyle bana bakmaktaydı. Yine yalvarmaya başladım. En sonunda isyan edip, bağırıp çağırıp salona doğru koşmaya başladı. Yatağımdan yavaşça kalktım ve peşinden gittim. Kapkaranlık salonda kızımı bir türlü göremiyordum. Sadece hıçkırıklarını duyuyordum. Bitkin sesimle "Nisan Nisan neredesin yavrum?" diye çağırmaya başladım.Hiçbir ses gelmiyordu. Karanlık ikimizi de yutmuştu adeta. Ellerimle bulmaya çalışıyordum kızımı. Daha sonra karanlıkların içinden iki büyük el kollarıma yapıştı ve beni döndürmeye başladı. Neyin nesiydi bu anlayamadım. Karanlığın içinde ne olabilirdi ki? Korku ve dehşet içerisinde kalmıştım. Kollarıma yapışan o iki büyük el uzun uzun beni döndürdü. Başka büyük iki el de boynuma yapıştı. Nefessiz kalmıştım. Bedenimi hissetmiyordum. Düşünemiyor, algılayamıyordum hiçbir şeyi. Nihayet sabah olmuş, sessizlik kalkmıştı ortadan. Ve uyandığımda Nisan yoktu. Kızımı karanlık almıştı.
0 Yorumlar