Ad Code

Responsive Advertisement

BİLİNMEYEN YER


 

“Tak,tak!”

Nereden geliyordu bu ses? Rüya mı görüyordu?

“Tak, tak, tak,tak!”

Ses durmak bilmiyordu. Gözlerini açtı. Uykusunu bölen bu sese sinirlenerek yavaşça yataktan kalktı. Yatağın başına taktığı kalın ve eski hırkasını alıp üzerine giydi. Gözleri hala buğulu görüyordu. Sağa sola yalpalayarak kapıya yöneldi. İçinden de “kim bu densiz gecenin bu saatinde?” diye söyleniyordu. Kapıya vuran el daha da hızlanmıştı. Sesler gecenin sessizliğinde büyük bir gürültüye dönüşmüştü. Adımlarını daha da hızlandırarak kapıya yöneldi ve sertçe kapıyı açtı.

Gelen komşunun oğlu Fuat’tı. “Neden geldi bu çocuk şimdi? Hiç de uğramazdı bana.” diye düşündü.

Fuat telaşla:

-Koray ağabey,  Koray ağabey.

Nefes nefeseydi.

-Ne oldu Fuat. Hayırdır?

-Ağabey Ali amca yani amcanız çok kötü durumda.

-Ne diyorsun, nasıl kötü?

-Bilmiyorum. Öyle dediler. Git Koray’ı çağır dediler.

-“Dur ayakkabımı giyeyim, gidelim” dedi Koray da telaşlanarak.

Anahtarını, telefonunu alıp evden çıktı. Amcasını daha dün görmüştü. Sağlığı iyiydi. Neyse. Zaten gidince anlayacaktı ne olduğunu.

Sonunda amcasının evine gelmişlerdi. Dik ve dar merdivenlerden çıkıp kapıyı çaldılar. Yaşlıca bir kadın açmıştı kapıyı. “Geçin.” Dedi kadın üzgün bir ifadeyle. Hızlarını kesmeden odaya yöneldiler. Odanın kapısında biriken insanların arasından geçerek amcasının yanına yaklaştı. Fuat geride kalmıştı. Amca eliyle Fuat’ı çağırdı. O da karşısındaydı artık. İlk önce öksürdü sonra Fuat ile yeğeni Koray’a sessizce “bunu alın” dedi ve avucunu açarak eski bir anahtar uzattı. Tekrar öksürdü ve yerinden hafifçe doğrularak ayak ucundaki kadına seslendi:

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement